Prof. Dr. F. Çiçek Derman
Yabancı tesirlerle XIX. yüzyılda kimliğini kaybeden Türk tezhip sanatı, 1915’de açılan Medresetü’l-Hattâtîn’deki eğitimle de düzelme gösterememiştir. Ancak klasik devir eserlerini
görüp de inceleme imkânı bulanlar tarafından doğru yolda girişimler için çalışılmıştır.
Bu imkâna erişenlerden biri olan Üsküdar’lı Hattat Necmeddin Okyay (1883-1976), ortanca oğlu Sami’nin (1911-1933) gerekli donanımla yetişmesini sağlamış, o da kısa süren hayatında birçok sanat dallarıyla meşgul olmuştur. Kendisi, babasının arkadaşı olan sanatkârları tanımış olmasını iyi değerlendirmiştir. Önce babasından ebruculuğu ve klasik mücellidliği öğrenmiş;
sonra da müzehhib Bahaddin Efendi’ye (1866-1939) devam ederek tezhip ve ruganî (lake) kap yapımından 1931’de icâzet almıştır. Şark Tezyînî Sanatlar Mektebi’nde minyatür hocalığına başlayan Sami Necmeddin,1933 yılında peritonitten vefat etmiştir. Sami, kısa süren sanat hayatında, öğrendiklerini klasikden ayrılmadan yaptığı yeni motif ve renk denemeleriyle uygulama gayreti içinde oldu. Yaşasaydı, bunlarla, uğraştığı sanat dallarına birbirinden mükemmel eserler katacağı, babası Necmeddin Okyay’ın muhâfaza ettiği örneklerden anlaşılmaktadır. Onun bütün çalışmalarında, tarih ve saat, hattâ nerede bulunduğunu belirtmiş olduğu görülmektedir. Hocası Bahaddin Efendi’yle beraber, Topkapı Sarayı Müzesi
Kütüphanesi’ndeki değerli el yazmalarını incelemeleri sırasında, hocasının görüşlerini kaydederek bugünlere aktarması, sanat tarihi açısından ehemmiyet taşımaktadır.
Eskizlerinin kenarına koyduğu notlar yardımıyla tesbît edebildiğimiz eserleri ve çeşitli denemeleri, araştırmaları burada yer almaktadır. Zira, tezhip sanatı için yaşadığı bu kısa yıllar çok önem taşımaktadır. Birçok yeniliğin ve klasik kurallara dönüşün başlangıcını bu yıllarda bulmaktayız.